Günlük Parçaları – 29 – Tatil/İş Paradoksu

Günlük Parçaları - 29 - Tatil İş Paradoksu

07.06.2018 – Beşiktaş/Ev

Selam gençlik, nasılsınız? Ben iyiyim sağ olun. Az önce kitap okurken aklıma bir düşünce geldi de sizinle paylaşayım dedim.

Şimdi malumunuz önümüzdeki hafta dokuz günlüğüne Bodrum‘a tatile gidiyorum. Tatili ve özellikle Bodrum’u iple çekiyorum tabi ama yine de içimde bazı kaygılar da yok değil.

Bunlar tahmin edeceğiniz üzere önceden de deneyimlediğim, ile ilgili kaygılar. Biraz anlatmaya çalışacak olursam içimden diyorum ki tatile gideceğim ama iş güç peşimi bırakmayacak, tatilimin ortasında sürekli iş yapmak zorunda kalacağım. Hatta ulan tatil olmasaydı daha mı iyi olacaktı, böyle daha fazla sinir stres olacağım diyorum.

Bu düşünce beni rahatsız ediyor tabi ama önceki düşüncelerimi ve tecrübelerimi göz önüne getirip biraz da olaylara daha tepeden bakmaya çalışınca şöyle sonuçlara varıyorum:

Hem Tatil Hem İş Hep Tatil Hep İş

Bir kere bu hayatta mutluluğun normalde it gibi çalışıp, senede iki hafta hiç rahatsız edilmeden tatil yapmak formülüyle geldiğine inanmıyorum. Yanılmıyorsam önceden de zaten böyle fikirlerimden bahsetmiştim. Hayatta mutluluk her gününü dengeli ve mutlu bir şekilde geçirince geliyor. En sonda bir tatil bekleyerek değil.

Yani hayatta mutlu olmak için senin düzenli olarak her gün keyif alarak yaşadığın bir sisteme ihtiyacın var. Her gün keyif almak demek her gün yan gelip yatmak demek değil tabi. İşin denge kısmı da buradan geliyor. İnsanın üretmesi de lazım ama hayattan keyif alarak bunu yapması lazım.

Benim de bu fikirlerle tatil konusunda gelmeye çalıştığım nokta şu aslında: Ben zaten hayatımı her gün mutlu geçiriyorum. En azından şu anda bu bana böyle geliyor. Tatile gitmek benim için bir süre bu hayatı sevdiğim bir yer olan Bodrum’da devam ettirmekten ibaret. Bodrum’da da aynı hayata devam; çünkü bu zaten benim mutlu olduğum hayat.

Ha arada yer değişiminden dolayı bazı düzensizlikler olabiliyor, bu da gayet normal. Kısacası hayatta çizgiyi bozmadan mutlu mutlu yaşamak lazım. Umarım bu dediklerim bir çeşit züğürt tesellisi değildir. Belki de öyledir, bilemeyeceğim artık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir