11.08.2017 – Pittsburgh, PA / Cansu’nun evi
Hop gençlik naber? Sizlere bugün Pittsburgh, PA’dan yazıyorum. Cansu buraya taşınıyor, Amerika’da master yapacak. Ben de Amerika’ya taşınma konusunda deneyimli bir insan olarak Cansu ile beraber ona yardım etmeye geldim.
Eşyalar
Yaklaşık 48 saat önce başladı yolculuğumuz. Geçen sürenin yarısı yolda, yarısı iş halletmekle geçti. Her şey genel anlamda yolunda şimdiye kadar. Birazcık anlatayım sizlere. Herhalde ilk önce eşyalarımızın çokluğundan bahsetmek lazım. Kardeşimin biraz fazla eşyası vardı ama çok da abartılacak bir durum değil. 4 tane büyük bavulluk eşyası vardı. Galiba geçenlerde Bülent Ersoy bir yerlere 80 bavulla gitmiş. O yüzden çok da sorun değil.
Sabaha karşı 3 buçukta biricik şirket şoförümüz bizi evden alıp Atatürk Havalimanı’na bıraktı. Bavulları check-in’de hemencecik verip kurtulduk kendilerinden. Sonrasında Amerika uçuşlarının yüzbinlerce güvenlik prosedüründen geçtik falan. Ne çok oyalanarak ne de acele ederek atladık uçağımıza.
Uçak ve Ter ve Gümrük
Yolculuk normal bir yolculuktu. Ben yarısında uyudum, diğer yarısı kitap falan. Cansu bu programa bir-iki film de sıkıştırdı galiba. Uçaktaki tek sorun Türk insanının hala deodorantla tanışmamış olmasıydı. Bir ara acaba bu kadar ter kokmasaydı da yanımda ağlayan bir bebek olsaydı daha mı iyiydi diye düşündüm. Hatta uçakta 10 saat boyunca o kadar geçmeyen bir ter kokusu vardı ki, artık kaç kişiden birden geliyorsa, bir ara ulan yoksa benden mi geliyor bu ter kokusu dedim, gittim tuvalete oramı buramı kokladım. Merak edenler için benden gelmiyormuş.
Neyse yolculuğun bu kısmı bitince benim için en gerilimli olan kısmı, yani pasaport kontrol kısmı başladı. Nedendir bilmem Amerika pasaport kontrol kısmı beni çok geriyor. Sanki şu veya bu eksik belgeden dolayı, veya bir şeye takılıp beni almayacaklarmış gibi geliyor. Ki kim bilir kaç kere gidip gelmişimdir, şimdiye kadar hiç sorunla karşılaşmadım. Gerilen bendim ama sorun Cansu’da çıktı. Parmak izi mi eşleşmemiş neymiş, bir 10 dk. bir odada birileriyle konuştu geldi, çok bir sıkıntı olmadı.
Aktarma
Uçağımız New York JFK Havalimanı’na indiği için ortalık baya kalabalıktı. Başladık yolculuğun diğer kısmına yani NYC – Pittsburgh iç hatlar uçuşumuza geçmeye. Havalimanı çok büyük. 4 büyük bavulla gitmekte biraz zorlandık iç hatlar terminaline ama hallettik bir şekilde. Bavullarımızı verdik güzelce. Bir iki kilo fazlamız çıktı ama sorun etmediler sağ olsunlar.
Uçağa, daha doğrusu kapıya gitmemiz de biraz zaman aldı kalabalıktan ama vardık zamanında. Hatta birer sandviç yiyecek ve bana bir bira içecek zaman bile kaldı.
Bu aşamaya kadar biraz yorulmuşuz galiba, o yüzden iç hatlar uçuşumuz genellikle uyumayla geçti. Neyse sonunda indik Pittsburgh’a, aldık bavullarımızı tekrar elimize. Uber mi taksi mi derken baktık taksilerin bizim bavulları alacak büyük bagajları var, atladık bir taksiye, ver elini Cansu’nun yeni evi.
Yeni Ev
Dışarıdan biraz eski görünümlü ama güzel bir evi oldu bence Cansu’nun. Cansu’nun odası biraz küçük ama evin salonu, mutfağı at koştur boyutunda o yüzden genel anlamda güzel her şey. Evde oda arkadaşlarından biri vardı biz geldiğimizde. Eşyaları falan taşımaya yardım etti sağ olsun. Bir süre sonra da diğer oda arkadaşı geldi. Şimdilik herhangi bir sıkıntı yok, gayet iyi her şey.
Yalnız biz kendimizde 20 saat yoldan sonra o enerjiyi nasıl bulduk bilmiyorum ama durmadan bir ton iş yaptık Cansu’yla. Aslında ilk önce hem biraz dinlenelim, hem de yakınlarda neler varmış diye biraz yürüyüş yapalım dedik. Yürürken Target (içinde her şeyin olduğu bir market) gördük, dalıp biraz alışveriş yaptık lazım olan şeyler için. Nevresim, askılık falan gibi ev öteberisi.
Eve döndük. İsabet Cansu’nun yatağı önceden kargo ile gelmişti. Normalde ilk gece kanepede yatarız falan diyorduk ama bir gaz kurduk yatağı. İkea tarzı kolay kurulumlu bir şeydi o yüzden çok uzun sürmedi. Yatağı kurduktan sonra çıktık bir daha Target’a gittik, biraz daha alışveriş yaptık. Baya bir çalıştık açıkcası. İlk geldiğimizde 6 civarıydı, iş yapmayı bıraktığımızda 9 falan. Zaten ondan sonra pilimiz bitti yattık. Ama temiz çarşaflı yatağımızda ve birçok iş başarmış olmanın gururuyla yattık.
İşler Güçler
Ertesi sabah ben saati 7’ye kurmuştum, ama nasıl olsa jetlag olurum, daha alarm çalmadan muhtemelen 4’te 5’te kendim kalkarım demiştim. Nasıl yorulduysak iyi uyumuşuz. Bir ara 6 gibi ben gözümü açtım, telefona baktım, bir ton iş. İçimden bir hay …… dedim, ama hala uykum vardı, başkası halletsin işleri dedim uykuya devam ettim. Gerçi 7’ye doğru huzurum kaçtı, işler aklımı çok meşgul etti, kalktım açtım bilgisayarı başladım iş yapmaya.
Bu iş konularına çok girmek istemiyorum. Benim işin böyle kötü bir yanı var. Yapacak bir şey yok şimdilik. Sonuçta bir ton iyi yanı da var. Dengede olduğum sürece dert yok. Yine işle ilgili konuları elime bir yangın söndürücü alıp hallettim. 2 saat falan çalıştım herhalde.
Bu süre zarfında Cansu’nun yeni oda arkadaşları hazırlandılar, çıkıp işe gittiler. Saat 9 oldu sayılır. Ben aslında daha erken hazırlanıp 9 gibi Cansu’yla bankada olmak istiyordum. Ama diğer kızlara ayak bağı olmak istemedim. Çok çekindiğimden değil (ya da belki çekiniyorumdur) ama milletin banyo rutinini bozmak istemedim. Neyse sonuç olarak biz de kalktık ve biraz gecikmeli de olsa bankaya varıp Cansu’yu yerleştirme maratonu Part II’ye başladık.
Banka işinde acele etmemizin nedeni bir an önce hesap açıp anneden para almak, ki yaklaşan okul parası son tarihi bize sıkıntı yaratmasın. Biraz bekledik falan ama sonunda açtık hesabı. Hatta annem süper güçlerini kullanarak aynı gün parayı yola bile çıkartmayı başardı. Bu işi de hallettikten sonra biraz frene bastık açıkcası.
Ev Huzuru
Bu arada şu an Cansu’nun salonundan yazıyorum, bu ev hakikaten huzurluymuş. Salonun bir verandası var, şu anda kapısı açık, içeriye ferah bir hava doluyor. İlginçtir cır cır böceği sesleri de geliyor. Bir de kilise çanı çalıyor şu anda. Kendisinin çok huzur verdiğini söyleyemeyeceğim ama ambiansa katkıda bulunuyor. Ortam da gayet rahat. Kocaman bir masa var önümde beni darlamayan. Huzurluymuş buralar.
Galiba bilinçaltımdaki başka bir huzur kaynağı da şu anda Türkiye’de insanların uyuduklarını, ve bana acil bir iş çıkmayacağını bilmem. Tamam çok iş konuşmak istemiyorum ama bu durum da hep aklıma geliyor maalesef. Neyse.
Okul ve Bazı Karamsar Endişeler
Hikayemize geri dönecek olursak biraz frene bastık demiştim en son. Bugün için yapılacak iş olarak bir tek Amerika telefon hattı almak kalmıştı, ve onun için de acele etmemize gerek yoktu. Okulu gezelim dedik. Benim aklımda bugün mutlaka Cansu’nun okulunu gezmesi gerekir gibisinden bir fikir vardı çünkü kendimden biliyorum bu Amerika’ya taşınma işleri her şey beklendiği gibi bulunamayınca iç karartıcı olabiliyor. Hoş, Cansu için öyle bir durum yoktu ama biraz keyiften kimseye zarar gelmez. Okulu gezmenin de keyifli olacağını bildiğimden böyle düşündüm.
Cansu şu anda muhtemelen farkında değil, ki zaten bence farkında olması da mümkün değil, ama yalnızlıkla ilgili büyük bir mücadele verebilir burada. Ben Boston’da bunu yaşamıştım ama burası daha sert olabilir Cansu için. Gördüğüm kadarıyla hem daha küçük ve sessiz bir şehir burası hem de Cansu’nun bir Fazıl’ı veya Utku’su yok yakınında. Okulunun süper bir okul olması, yalnızlık mücadelesinde Cansu’ya çok yardımcı olacaktır, ve şimdiden düşeceği karamsarlıklar karşısında da gelecek için umut olacaktır. O yüzden okulunun havasına biraz da olsa erkenden girmesi önemliydi bana göre.
Gerçi bilmiyorum. Belki ben çok karamsarımdır. Sonuçta şu anda Cansu’nun keyfi çok yerinde. Umarım da öyle kalır. Bazen insanlar kendi kıskançlıklarından yakın arkadaşlarının bile mutsuzluğunu, başarısızlığını istiyorlar. Kardeşlik ise gerçekten çok farklı. İnsan ister istemez endişeleniyor.
Sonuç olarak bol bol okulu gezdik. Gerçekten güzel bir okulmuş Carnegie Mellon. En azından dışarıdan öyle, umarım içeriden de öyledir. Gezdik ettik, yürümekten de biraz yorulduk, dedik şu telefon hattı işini halledelim. Evin yakınında bir AT&T vardı (burdanın Turkcell’i) oraya yürüdük. Girmeden biraz soluklanalım dedik Starbucks’ta bir şeyler içtik. Sonra hattımızı aldık, müdavimi olduğumuz Target’a girip biraz daha eşya aldık ve eve döndük.
An
Sonrası şu ana tekabül ediyor. Ben bu yazıyı yazıyorum. Cansu ise odası ile ilgileniyor. Gördüğüm kadarıyla tatlı bir keyifle. Kıyafetlerini yerleştiriyor, ne mobilya gerekli düşünüyor vs. İnsanın hayatında karşılaşabileceği en tatlı anlar olsa bunlar gerek. Yeni bir hayata başlamanın tatlı heyecanı. Bu sefer Cansu’yu yalnız bıraktım. Farkettim ki şimdiye kadar hep dibindeydim bütün işler konusunda. Biraz da kendi başına kimse karışmadan tadını çıkarsın bu yeni hayatın tatlı başlangıç anlarını.