Nereden esti şimdi hatırlamıyorum ama geçenlerde şöyle düşünmüştüm: “İnsan kendini bildikçe mutlu olabiliyor çünkü neyin kendisini mutlu edip etmediğini öğreniyor, bir çeşit bilgelik bu.”
Yani bunun kendi düşüncem olmasına rağmen yüzde yüz haklı bir düşünce olup olmadığından tam emin olamıyorum. İçinde bol bol çelişki barındırıyormuş gibime geliyor. Basit kısmından başlayayım.
Cehalet Mutluluktur Mu?
Sonuçta “Ignorance is bliss” diye bir durum var. Ki bence de öyle yani. Biz böyle okudukça ettikçe, öğrendikçe, sorguladıkça sanki daha bir mutsuzlaşıyoruz. İnsan kendiyle ilgili şeyler de dahil olmak üzere bildikçe anladıkça görüyor farklı farklı durumun ne kadar boktan olduğunu. Hiç bilmesen, öğrenmesen mutlu huzurlu yaşayıp gideceksin belki, takmayacaksın bir şeyi kafaya.
Gerçi bilemiyorum. Hani belki de “mutluluk” falan derken farklı farklı şeyleri biraz kaba bir şekilde tek bir çatı altından topluyoruz. Mesela huzurlu olmayı da bunun altına koyuyoruz, işte ne bileyim kaygılı olmamayı falan da. Kısacası negatif şeylerin olmaması durumunu. Ama bu işin tek boyutu değil elbette.
Hayatında mutluluğu sadece negatif şeylerin olmamasına bağlamak çok eksik bir tanım. Bunun üstüne hayattaki güzellikleri de eklemek lazım işte. Keyif aldığın şeyleri yapabiliyor ve yapıyor olmak. Güzel bir aşkın içinde olmak. İyi dostların, arkadaşlarının olması ve bu insanlarla güzel vakit geçirebiliyor olmak. Sevgi dolu bir ailenin olması. Bu tarz şeyler. Bunların da olması lazım.
Karışık bir konu haliyle. Ve bütün bu parçaları bir şeyleri bilip bilmemek, sorgulayıp sorgulamamak çerçevesinde inceleyemeyiz muhtemelen. Ama yine de ilk söylediğimin şu kısmının genel geçerliliğine katılıyorum galiba: “kendini bildikçe” kısmına. Olay etraftaki şeyleri bilip bilmeme, farkında olup olmama konusu değil evet ama “kendini bilme” kısmı işin temelinde sanki.
“Kendini” Bilme
En basitinden bunu şöyle açıklamak istiyorum. Kendini bilmeyen, tanımayan ve inatla öğrenmeyen insan kendini mutsuz eden durumları da yeterince bilemez ve göremez; ve istemeden de olsa kendini bilme konusundaki cahilliğinden dolayı kendini sürekli tekrar eden bir şekilde mutsuz olacağı durumlara düşürür.
E bakınca da etrafımızda bunu sanki bol bol gözlemlemiyor muyuz? Habire etrafımızdaki insanlar aynı hataları tekrar tekrar yapıp kendilerini mutsuz olacakları durumlara sokmuyorlar mı? Çoğu insan hiç öğrenmiyor gibi geliyor bana. İşin başlangıç noktası biraz bu sanki benim için. İlk önce bir temeli sağlam atmak. En azından seni mutsuz eden kötü durumlara sokan şeyleri görecek ve bunlardan uzak durmanı sağlayacak kadar bir kendini tanımak, bilmak.
Sonrasında bence işin daha zor ama bir o kadar da gerekli kısmı başlıyor. İyi tamam öğrendik bizi mutsuz eden bize acı veren şeyleri de ot gibi yaşayacak halimiz yok. Bizi ne mutlu ediyor, biz hayatta nelerden tatmin oluyoruz ediyoruz bunlar bence keşfetmesi zor şeyler. Yıllar geçtikçe değişiyor da bence bu şeyler, öyle hah ben buldum bitti gibi olmuyor.
Yeni Güncellemeler
Sonu da yok ayrıca bu keşiflerin. Süreki bir arayış yani Sürekli deneme yanılma. Bir şeyler buldum zannederken tam olarak öyle olmadığını anlama. İnsanın kendini bilmesini bir çeşit bilgelik olarak görmem de galiba biraz bu işin zorluğundan kaynaklanıyor. Zor ve uzun ve değişken ve belirsiz.
Ama tabi ulaşılması gereken tek bir noktaymış gibi veya her şey ya siyah ya beyaz arada gri alan hiç yokmuş gibi de görmemek lazım. Zaten her dakika kendimiz hakkında bir şeyler keşfedeceğiz bitmeyecek, olay bu konuda sürekli ilerliyor olup aradan mutluluk çıkarmayı bilmek gibi daha çok.