Haftasonu Bodrum yarı maratonuna katılmak için Bodrum’daydım. Koşu süper spor. Sayesinde Bodrum’a gidecek bir bahanem daha oldu. Cumartesi sabahtan yola çıktım, uçakla Bodrum’a gittim. Kalacağım otelin koşuya yakın olması için merkezde tutmuştum zaten, havalimanından Havaş otobüsüne binip merkezin yolunu tuttum. Güzel bir süpriz olarak Havaş’a para ödemedim. Koşuculardan para almıyorlarmış.
Otele varınca eşyaları bırakıp oyalanmadan çıktım dışarıya. Arka Pizza diye bir pizzacı var Bodrum merkezde. Birkaç kere gitmeye yeltenmiş ama çeşitli nedenlerden gidememiştim. Öğle yemeğimi yemeye oraya gittim. Sonunda denemiş de oldum iyi oldu. Yemeğimi yedikten sonra gideyim de vakitlice benim şu yarış kitini alayım dedim. Yarış fuarı ile kiti verdikleri yer farklıymış. İlk bir fuara göz attım, pek açmadı. Çok oyalanmadan yarış kitinin dağıtıldığı yere gidip oradaki işimi hallettim.
Karanlıkta Kahvaltı
Yarış sabahı 5:30 civarı kalktım ben. İlginç bir kahvaltı yaptım onu biraz anlatayım. Otelde kahvaltı saat 8:00’de veriliyormuş. Yarış da zaten aynı saatte başladığı için yarış günü otelde kahvaltı işi zaten yaştı. Sabah 5:30 civarı kahvaltı yapabileceğim yer bulmak imkansız olacağı için önceki günden otel odasına kahvaltılık bir şeyler zulalamıştım. Bir şeylerden de kasttettiğim tam olarak şunlar: Uno hamburger ekmeği, nutella, muz ve su. Yanımda aslında bir ton granola/protein bar falan da vardı ama ekmek/Nutella/muz kombinasyonunu daha çok tercih ettim. Saat 5:30 civarı, yarı karanlıkta, plastik tabak ve kaşık kullanarak (markette plastik bıçak bulamadım) ekmeğe bol bol Nutella süre süre, aslında gayet de iyi bir kahvaltı yaptım. Biraz özensiz ve hazırlıksız gibi geliyor kulağa böyle anlatınca ama aslında plastik bıçak yerine kaşık kısmı hariç tam istediğim kahvaltı oldu.
Kahvaltıyı hallettikten sonra şortumu tshirtümü giydim, koşuda yanımda olacak araç gerecimi hazırladım, son kontrollerimi yapıp başlangıç noktasına doğru yola çıktım. Zaten otelle koşu başlangıcı 10dk falan mesafedeydi. Kolayca ulaştım alana.
Yarış Zamanı
Başlangıç notkası ben vardığımda çok kalabalık değildi ama kısa sürede insanlar hızla çoğaldılar. Ben vakitlice çantamı emanete verdim. Son tuvalet işlerimi falan hallettim, etrafta hafif ısınma hareketlerimi yapıp yerime geçtim. Zaten koşu da tam saatinde başladı. Koşu ile ilgili gözlemlerimi, sıcağı sıcağına günlüğüme yazdıklarımdan alıntı yaparak anlatacağım izninizle:
Bodrum yarı maratonuna katıldım ve 1:45:36 gibi benim için müthiş bir derece yaptım. Üstüne üstlük baya da yokuşlu bir parkurdu. Açıkcası yarış öncesinde parkurun çok yokuşlu olmasından dolayı 2 saatin altında bitirsem iyi diyordum. Olsa olsa en iyi 1:50 olur diyordum. Biraz temkinliydim, çünkü en son yarı maratonumda (İstanbul yarı maratonu) 2 saati zor tutturmuştum ki çok daha düz bir parkurdu. Gerçi o gün performans açısından kötü bir gündü. Bu yarışta 1:45 benim için gerçekten müthiş bir derece oldu. Sadece kişisel rekorum olması değil beni sevindiren. Aynı zamanda yaptığım bu kadar antrenmanın işe yarıyor olması beni çok sevindirdi. Yarışın öncesinde aslında tam ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Hiç bilmediğim yokuşlu bir parkur olduğu için çok emin değildim ne olacağına dair. Ama öncesinde hem beslenmesi, hem dinlenmesi, ödevimi yapmıştım ve kendimi de iyi hissediyordum. Biraz da buna güvenip yarışta kendimi zorladım. Kendimi geliştirmişim ki bu yüksek tempoda, tükenmeden 21.1km’yi tamamladım. Yarış içinde de yokuşlarda inişlerde tempomu zekice ayarladım diye düşünüyorum. Yarış bittiğinde ben de bitmiştim ve sonunda böyle güzel bir derece çıktı ortaya. Bu konuda baya mutluyum. Şimdi artık sıra geldi maratona. Bu seneki bütün koşular aslında bir nevi ilk tam maratonuma hazırlıktı.
Yukarıdan anlayacağınız gibi gayet güzel bir koşu oldu benim için. Koşu sonrasında güzelce duşumu falan alıp hazırlandım. Marina taraflarında güzel bir Bodrum kahvaltısı yapmaya gittim. Kahvaltının hakkını verdim gerçekten. Sonrasında biraz dinlenmeye otele geçtim geri. Bir iki saat otelde uzandım. İyi geldi. Yüksek tempo beni yormuş baya. Sonrasında Bodrum’da gezinmece, oraya buraya oturmaca ile devam ettim. Akşam yemeği için de İki Sandal meyhanesine gittim. Bir arkadaşımın GurmeAnsiklopedi adlı instagram sayfasında burasıyla ilgili bir yazı okumuştum. Çok orjinal ve lezzetli mezeleri olan bir yer, tavsiye ederim.
40.000 Adımın Bedeli
Aslında koşu sonrası böyle fıldır fıldır gezmemek lazım. Zaten kendimi bu kadar yormamın bedelini bir iki gün sonra hasta olarak ödedim. Yüksek tempolu ve/veya uzun koşulardan sonra herhalde bağışıklığım düştüğü için daha sık hastalanabiliyorum. Koşu sonrası bir de bütün gün gezip tozunca bu seferki biraz kaçınılmaz oldu. Gün sonunda akıllı saatime baktığımda 40.000 adımı geçmiştim zaten. Bu da ayrı bir rekor oldu. Ama o kadar Bodrum’a gitmişsin, sonuçta zamanı otelde yatarak geçirmeyecektim herhalde 🙂