Eskiden deneme tarzında daha çok yazı yazardım. Artık çok yazmıyorum. Neden acaba? Zorlasam olacak bir şey mi ki bu? Onu da bilmiyorum. Ama eskiden zorlayarak yazmıyordum bu tarz yazıları sonuçta.
Bu yazıyı yazarken şu anda radyo dinliyorum. Son zamanlarda Spotify’dan müzik dinlemektense radyoya sardım daha çok. Daha samimi geliyor. Daha samimi, doğal bir müzik. Spesifik bir şey dinlemek istediğim zaman Spotify yine daha iyi tabi. Ama bazen hani şöyle arkada çalsın ister ya insan, öyle zamanlarda radyo daha güzel oluyor sanki.
Müzik Yorgunluğu
Daha az yoruyor insanı radyo sanki. Evet sanki olay işin biraz yoruculuğunda da. Hani bazen müzikten kafanız şişer ya onun gibi bir yorgunluk. Radyo daha az yoruyor. Belki radyonun sorumluluğu az olduğu içindir. Spotify’a girdiğin zaman dinleyeceğim müziği sen seçeceksin. Kötü olursa, hoşuna gitmezse suçlu sensin. Ama radyoda açıyorsun kanalı, işi radyo hallediyor.
Bir de sanki Spotify daha yoğun. Bu yoğunluk da yoruyor insanı. Şarkı, şarkı, şarkı, arka arkaya, boşluk vermeden. Radyoda öyle olmuyor. Araya sunucuların yorumları giriyor, reklamlar giriyor, bazen haberlere denk geliyorsun, bazen hava durumu giriyor araya falan. Daha az yorucu sanki radyo.
Kanal Önemli
Tabi bütün bunlar içinde çok önemli bir kısım var, o da kanalı iyi seçmek gerektiği. Radyoda kanal kanal gezip bir türlü dinlemek istediğim bir şeyler bulamamak da çok tatsız. Ama herkesin sevdiği bir iki favori kanalı vardır herhalde. Ne bileyim arabada birinci sırada kayıtlı, çoğunlukla düşünülmeden açılan kanallardan. Benim en sevdiğim radyo kanalı öyle mesela. Arabada onun dışında pek bir şey dinlemediğim için radyo kanalını bazen arabamla özdeşleştiriyorum. Max Fm bu arada bahsettiğim kanal. Bir Ankara radyosu (95.8). Böyle diyince de Behzat Ç. gibi oldu. Behzat Ç. – Bir Ankara Polisiyesi.
Ankara ne güzel ya, özlüyorum çok. Belki şu Max Fm’i çok sevme sebeplerimden biri onu da Ankara ile özdeşleştiriyor olmamdır. Neyse, nerelerden nerelere geldik. Zorlamamak lazım. Zorlayınca olmuyor.