Sizlere en son katıldığım Geyik Koşusu’nu biraz anlatayım. Katılıp katılmama konusunda biraz kararsız kaldığım bir koşuydu bu açıkçası. Sebebi de bir hafta öncesinde Bodrum Yarı Maratonu‘nu koşmuş olmam. Fazla gelir iki hafta üst üste yarış, sakatlanırım endişesi vardı. Ama Geyik Koşuları benim için çok keyifli olduğu için “Yaa giderim, yarış gibi değil, antrenman gibi yavaş yavaş koşarım.” deyip katılmaya karar verdim.
Tabi ki de yalan oldu bu yavaş yavaş koşma hevesi. Ha öyle kendimi öldürmedim ama hiç de antrenman tadında olmadı yani. Ne bileyim bu start anı gelince falan yarışlarda ister istemez bir kendimi zorlama hırsına kapılıyorum hep. Belki ileride çözerim bu meseleyi, belki de çözemem, bilemeyeceğim artık. Neyse.
Geçen sefer 8K’yı çok sevmediğim için 14K’ya katıldım bu sefer. Koşu keyifli başladı. Ben İstanbul’daki yağmurlardan dolayı komple çamurun içinde koşarız herhalde diyordum ama o kadar fazla bir çamur yoktu. Hava da serin ama soğuk değildi. Bakınca tam koşuluk bir hava.
Geyik 14K parkurunu önceden kaç kere koşmuş olsam da yokuşları beni hep şaşırtıyor. Kendimce hem hızlı gitmeye hem de yokuşlarda kendimi öldürmemeye çalışarak bir denge tutturup güzel güzel koştum bütün parkur boyunca.
Açıkçası tahmin ettiğimden iyi buldum kendimi. Bir hafta önceki Bodrum Yarı Maratonunda kendimi baya bir zorlamıştım çünkü. Tahmin ettiğimden hızlı toparlamışım. Yarışı Geyik 14K parkurundaki şimdiye kadarki en iyi derecemle bitirdim, 1:15:52. Bunda bence birazcık koşulların tam koşuluk olmasının da payı çok. Üç saniyeyle yaş kategorisinde üçüncülüğü kaçırmışım. Haberim olsa üç saniye daha zorlardım kendimi ama olsun 🙂
Bu arada eğer antrenmanlarım iyi gider ve bir sakatlık falan yaşamazsam artık şu Geyik Koşularında bir 28K denemek istiyorum. Beli bir sonrakine denerim. Çok zorlu olacağı kesin ama göreceğiz. Bu Geyik Koşuları güzel ya. Belgrad Ormanında şöyle tatlı tatlı koşmak çok keyifli. Umarım hiç bitmez bu koşular.