Aralarda aklıma gelen düşünceleri belki sonradan bunlarla ilgili daha uzunca yazarım diye not alıyorum. Söyle yazmışım. Hayatın sürekli ileri gitmek zorunda olan bir şey olması üzerine: Hayat durabilen bir şey değil durunca çürüyor insan ve her şey, tek başına veya birisiyle ileriye yol almak lazım, öbür türlü boşta bir tekne gibi sürükleniyorsun.
Açıkçası bunun doğruluğu ile ilgili elimde kesin hiçbir şey yok. Gidip de böyle bir araştırma yazısı okumuşluğum da yok. Ama gözlemlerim hep bu yönde. Yaşamaktan ne anlıyorsanız artık bilmiyorum. Ama bir şekilde hayat, hayatta bir yol almaya çalışırken yaşanıyor. Günler anlamsız olduğunda, yaptığımız şeylerin bizim için bir amacı olmadığında hayat da duruyor sanki. Daha doğrusu sadece durmuyor, giderek kötüleşiyor sanki.
Bilemiyorum, belki de bütün bunlar benim hayatta bir doyumsuzluğuma işaret ediyordur. Sanki bir türlü huzur bulamama gibi. Hep böyle bir arayışta olmak gibi. Öyledir belki gerçekten. Ama kendime öyleymiş gibi gelmiyor. Diğer insanlar için de öyle olduğunu düşünmüyorum.
İyi hoş tabi ama bu neden böyle yani? Neden bana durduğumuz, bulunduğumuz yerde kalamayız, hep ileriye gitmemiz gerekir gibi geliyor? Belki de sürekli bir şeylerde bir anlam, amaç aradığımız ama aslında herhangi bir şeyin de pek bir anlamı olmadığı içindir. Sürekli bir kitap yazılıp duruyor zaten, hayatın amacı, anlamı ne diye kafa patlatıp duruyor herkes.
Ben hayata kendi yüklediğimiz anlam dışında mutlak bir anlam olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Hayat var, ve o kadar. Ama işte biz kendimiz sürekli bir anlam üretip ekliyoruz hayata. İnsanın doğası böyle sanki, kafasına yatmayan açıklamaları sevmiyor, her şeye bir şekilde bir anlam yüklemek gerekiyor. Belki de bu durum sürekli ileri itiyor bizi. Sürekli bir anlamın, amacın peşinde gitmeye çalışıyoruz.
Kötü bir şey değil bence bu. İyi bir şey olması da konumuz değil. Öyle bir şey işte. Orada var, duruyor. Sen de hiç umurunda değilsin onun. Doğanın kanunu gibi sanki. Öbür türlü de aslında fena olmazdı sanki. Hayatta durarak, bir yere varmaya çalışmayarak mutluluk ve huzur bulmaya çalışmak.
İşin içinde biraz ironi de var sanki. Mutluluk, huzur bulmak için ilerliyoruz, bir yerlere varmak istiyoruz. Mutluluğu ve huzura ulaşmaya çalışıyoruz. Sanki onu bulup orada duracakmışız gibi. Ama bir yandan da aslında ilerlerken yaşıyoruz. Aslında ilerlerken mutluluğun içindeyiz, yaşamanın kendisinden gelen huzur yanımızda ama biz onu çoğu zaman fark edemiyoruz. Yanımızda olan şeyi, bizimle yürüyen şeyi varacağımız yerde bulacağız sanıyoruz. Bilemiyorum bulan oluyor mu?
Duymuşsunuzdur, aralarda sağda solda çıkıyor, ölmek üzere olan insanlara soruyorlar, hayatta neyden pişmanlık duyuyorsun diye. Tabi ölmek üzere olan herkesin herhalde böyle cevaplar vermesi normal ama yine de herkes keşke daha az çalışıp daha fazla yaşasaydım diyor. Geriye dönüp baktığında yaşarken mutlu olmuş olduğunu görüyorsun çünkü. Bir noktaya vardığında hop pat mutluyum ben şimdi olmuyor pek. Bir şekilde bir hareket var hayatın kendi içinde. Ona uymak gerekiyor. Durunca ters oluyor bazı şeyler.