Günaydın gençler, nasılsınız? Pazartesi sabahındayız, yeni bir haftaya başlıyoruz. Haftasonu da Bodrum’daydık, dün gece geri geldik. Bence süper bir haftasonu gezmesi oldu. Size onu anlatarak başlayayım bu haftaya.
Gidiş uçağımız Cumartesi sabahı 07:30’da olduğu için aslında yolculuğumuz benim için Cuma gecesi başladı. Cuma günü erkenden bavulumu falan hazırlayıp akşam 21:00 gibi yattım. Malum sabah 05:00’te kalkacağız, Cumartesi gecesi de dışarı çıkarız ederiz, uykusuz kalırsak boku yeriz.
Cumartesi sabahı 06:00’ya doğru havalimanına doğru yola çıktık. Aslında daha erken çıkmayı planlıyorduk ama bizim şoför biraz gecikti. Havalimanında biraz acele etmek zorunda kaldık. Neyse sıkıntısız uçağımıza bindik, uçağımız da vakitlice kalktı. Güzel bir yolculuktu, vakitlice Bodrum’a indik.
Hemen kahvaltıya geçtik. Yalıkavak’ta bir yere gittik kahvaltı için, adını tam hatırlamıyorum, bakayım bulabilecek miyim? Asmalı Çardak adı, buldum telefondan. Gayet güzeldi kahvaltı. İstanbul’da salak saçma yerlerden sonra iyi geliyor kaliteli şeyler. Neyse bir süre oturduk ettik, sonrasında otele eşya bırakmaya geçtik. Ena Butik Otel. Bir ekstrası yok pek ama güzel bir otel. Merkezin içinde.
Sessiz Sakin Bodrum
Otelden çıkıp merkezde sahilde yürüyüş yaptık birazcık. Sessiz, sakin Bodrum. İnsana huzur veriyor. Gerçi, sessiz, sakin ama boş değil. Şubat olmasına rağmen çoğu mekan açık, etrafta insanlar var. Sahilde Artemis Otel’in kafesine oturduk. Denizin dibinde bazılarımız bira içti bazılarımız kahve. Ben tabi ki de bira içtim. Denize karşı müthiş bir keyif. Hava da güzeldi. Biraz soğuktu ama güneşliydi.
Oradan kalkıp Marina tarafına doğru yürüdük. Karnımız acıkmıştı, bir şeyler yiyelim dedik. Biraz Marina’da dolanıp Musto’ya oturduk. Yemeğimizi yedik ettik, sohbet ettik. Musto’dan sonra tatile çıkmadan önce aklımızda olan bir şarap-şömine yerine gittik saat 17:00 civarı. Adı Avlu. Çok hoş bir yermiş gerçekten, tam şarap şöminelik bir yer. 1-2 saat de orada oturduk, şarabımızı içtik.
Sonrasında İki Sandal‘a rezervasyon yaptırmıştık, rezervasyon saati daha gelmemiş olsa da erken gidelim daha iyi olur diyip oraya geçtik. Ama öncesinde otele bir uğrayıp ihtiyaç molası verdik. Hava da soğudu iyice güneş gittikten sonra. O yüzden herkes bir kıyafet ‘upgrade’i de yaptı. İki Sandal’a en son geçen sene Ekim civarı Bodrum Yarı Maratonu için gittiğimde de çok beğenmiştim. Değişmemişler hala her şey aynı ve güzeldi.
Burada da bize şömine başında bir masa ayarlamışlar. Hatta bu sefer şömineyi direk biz ayarladık gece boyunca. Mezeler de her zamanki gibi orjinal ve güzellerdi, ama en güzeli ara sıcaklardı. Ciğer, böbrek ve uykuluk yedik. Sakatata doyduk hakikaten. Hepsi güzeldi ama uykuluk ayrı bir efsaneydi. Uzun bir süre böyle güzelini yemeyiz herhalde.
Uzunca oturduk, rakımızı içtik, sohbet ettik, güldük eğlendik, süper bir gece oldu. Herhalde kalktığımızda saat 11:00 civarıydı. Kafamızda bizim için bir Bodrum klasiği olan Kule’ye gitmek vardı. Daha rahat takılırız diye tekrardan bir otel ihtiyaç molası verdik. Otelin yakın olmasının avantajları işte. Aslında hepimiz yorgun olduğumuz için otele girersek çıkamayız endişemiz de vardı ama öyle olmadı neyse ki.
Değişen Şeylerin Hayal Kırıklığı
Çıktık Kule’ye gittik. Şubat ayına göre Kule doluydu. Gerçi artık Şubat ayına göre dememek lazım. Yüz kere tecrübe ettik, Bodrum’un yazı kışı yok artık. Yazın daha kalabalık olsa da tabi ki, kışın da boş değil. Ama tabi Kule kışın yazın olduğu gibi değil. Artık yeni nesil öyle seviyor diye mi öyle yapıyorlar yoksa rock çalınca mekan dolmuyor diye mi yapıyorlar bilmiyorum ama hiç rock çalmadılar neredeyse bu sefer. Daha çok pop diyeceğimiz müzikler vardı hep.
Hadi müzikler neyse de, garsonu olsun, içkisi olsun, getirdiği çerezi mısırı bilmem nesi olsun her şey leş ve pisti. Ama en kötüsü içeride komple sigara içiriyor olmalarıydı. Eskiden sadece tepesi açık olan kısımda içilirdi, artık bütün mekanda içilir olmuş. Birer içkimizi içip çıktık. Gecenin sonrası ise bizim için ders niteliğindeydi: Yaşlanmışız.
Yeni Bir Yere Ait Olma Hissi
Gün içinde Kule’nin eski barmenlerinden Emrah’ı görmüştük. Emrah herhalde 5-6 sene önce Kule’yi bırakıp Körfez‘e geçmişti. Körfez de bir rock bar ama onlar Kule’nin tersine sadece rock çalıyorlar. Birer içki de Körfez’de içelim diye oraya gittik. İlk girdiğimizde yer yoktu ama sonra bize bir yer ayarladılar, rahat ettik biraz daha. İşin ilginci biz bir yer bulduktan sonra fark ettik ki hepimiz kendimizi rahat hissediyoruz. Mekanda herhalde en genç bizdik ama keyfimiz yerindeydi. İnsanlar kibar ve nezih. Ergen ve taşkın bir güruh yok ortada. Orada anladık biz yaşlanmışız, kafamız bazı şeyleri kaldırmıyor ve Kule’den Körfez’e geçiş yapma zamanımız gelmiş.
Rahatımız yerine gelince gecenin geri kalanında çok eğlendik. Müzikler çok güzeldi, sigara içilmiyordu. Ben Emrah’a “perfect serve” cin tonik bile yaptırdım 🙂 Hatta galiba toplamda üç tane yaptırdım. Keyifler yerine gelince alkolü de biraz abarttık galiba. O son shotları içmeseydik yine iyiydik gerçi de neyse.
Körfez’den çıkıp alkol sonrası bir şeyler yiyelim diye bir dönerciye gittik. Yemekler zaten rezildi. Bir tane düğün fotoğrafçısı gibi bir eleman geldi, ona fotoğraf çektirip kazıklanmamaya çalıştık ama en sonunda bu sondan kaçamadık tabi. Otele döndüğümüzde sabah 05:00 civarıydı. Özetle müthiş bir Bodrum Cumartesisi geçirdik.
Yaşlanmışız Vol. 2
Ertesi gün benim için genel olarak ayılmaya çalışmakla geçti. Herhalde 11:00’e doğru kalktım kötü bir baş ağrısıyla. Yaşlandığımı bir kere de burada fark ettim. Bu içki sonrası baş ağrısı da yeni çıktı. Eskiden de içerdik ederdik anasını satayım ama bu kadar kötü olmazdık. Neyse bir şeyler yedim ettim, duşa girdim falan kendimi biraz toparlamaya çalıştım.
Hep beraber check out yapıp Bekir’lerin yazlıklarının olduğu Tek sitesine bakmaya gittik. Hadi Bodrum kışın da ıssız değil ama Şubat gibi bir ayda Tek sitesinin bomboş olması lazım. Tabi boştu yine ama yine de bir 10 araba falan vardı herhalde etrafta. İşin daha da ilginci sitenin kafesi açıktı. İçeride bizim usta ile Şenol abi oturuyorlardı birileriyle. Brandayla kapalı mekan yapmışlar içini de ısıtmışlar. Kassak oturup yemek yerdik. Neyse, eve falan baktık ettik, bir sıkıntı yoktu.
Hepimiz açlıktan ölmeye başlamıştık ve alkol sonrası yağlı şeyler arayışı içindeydik. Yakındaki Sampi’ye baktık ama kapalıydı. Merkeze dönüp Kırçiçeği’ne baktık, orası da başka bir yer olmuş. Bekirler Eski Köy diye bir yer biliyorlardı, oraya gittik. Hakikaten güzel bir yermiş. Lahmacuna ve çorbaya gömüldük. Ayı gibi yedik. Özellikle ben baya bir kendime geldim. Çok otantik bir yer değil ama tertemiz ve lezzetli bir yer, tavsiye ederim.
Oradan çıkıp Marina tarafına geçtik. Marinanın kafesinde oturup çay kahve falan içtik. Zaten saat de 18:00’a yaklaştı o arada. Bizim de uçak 20:30’da olduğu için artık yola çıkma zamanı geldi. Yolculuk da sorunsuzdu, sağ salim evimize vardık. Eve girer girmez bana inanılmaz bir yorgunluk çöktü, vurdum kafayı yattım ta ki kalkıp bu yazıyı yazmaya başlayıncaya kadar uyudum. Müthiş bir haftasonu Bodrum tatili oldu. Yenilerinde görüşmek üzere.